12 Aralık 2012 Çarşamba

PİSAGOR ÜÇGENİ VE İKİ VAZO RESMİ ÜZERİNE BİR ÇÖZÜMLEME







    M.Ö. 541 yılında Heredotos’un İonialı aydınlar arasında gösterdiği Pythagoras (Pisagor) bir matematikçi ve fizikçidir. Pisagor’un geliştirdiği teorem ve anlayışı “Harmonia kai Symmetria” şeklinde özetlenebilir. Bu herşeyin bir ölçü içinde uyumlu olması demektir. Pisagor bu kavramı ünlü simetri üçgeni ile açıklığa kavuşturmuştur.
Üçgendeki her çizgi birbiriyle simetriktir ve ne yönden bakılırsa bakılsın bu simetri değişmez. Günümüzde simetri anlayışı daha farklıdır. Harmonia bir müzik terimi olduğu için düşünürün müzikten etkilenerek simetri ve uyum felsefesini geliştirdiği düşünülür. Platon öncesi sanatta bu felsefenin izlerini görmek mümkündür.
Şimdi Pisagor’un uyum ve simetri kavramlarına uyan iki eserin incelenmesine geçebiliriz.Bunlar Euphronios ressamına ait olan Paris Krateri ve New York krateridir.









PARİS KRATERİ

Bu kırmızı figürlü kalyks kraterde Herakles ve Gaia’nın oğlu Antaios’un mücadelesini anlatılır. Libyalı dev Antaios’un yenilmesi tek şeye bağlıdır. Annesi Gaia’dan kopması, yani vücudunun topraktan bir an olsun ayrılması. Herakles bunu başarır ve devi öldürür. Herakles figürü solda yer alır. Saçları çok ince işlenmiş lülelerden oluşur, saç stili ve derli toplu sakalıyla daha ileri bir yaşam tarzını temsil eder. Kültsel bir görünüşü vardır ve bu karakteriyle de uygarlığı ve düzeni simgeler. Herakles bu dövüşün gerektirdiği şekilde diz çökmüştür ama ayak parmaklarının duruşu ve düşmanını kavrayışı ile yukarı doğru yükselmektedir, galip geleceği bu duruşundan ve sakin yüz ifadesinden anlaşılır.
    Antaios ise bir barbardır. Fırça gibi saçları, uzun düzensiz sakalı ile  bu özelliği vurgulanmıştır. Klasik Yunan güzellik anlayışına (kalos) uymamaktadır. Dev cüssesine ragmen yenilmek üzeredir. Sağ kolu Herakles’in hamlesi ile güçsüz düşmüştür. Yukarı çekilmiş nazarları Yunan vazo sanatında klasik acı çekme ifadesidir. Aynı şekilde dişlerinin görünmesi hem acı çektiğine hem de barbar kimliğine yapılan bir vurgudur. Dışavurumcu bir eserdir ve uygarlığın, yabanıllığa galip gelmesini anlatır.
    Eser, Pisagor’un uyum ve simetri kavramına uygun olarak kompoze edilmiştir. Gerek hasımların, gerekse anlamı kuvvetlendirmek üzere resmedilmiş olan arkada feryat eden kadınların duruşu bir üçgen ve simetri meydana getirmektedir.


NEW YORK KRATERİ

 


    Aynı ressama ait olan bu kalyks kraterde Troya savaşında ölen Lykia kralı Sarpedon’un Hermes eşliğinde ülkesine götürülüşü anlatılır. Sarpedon ölmüştür. Akan kan bunun kaçınılmazlığını betimler. Kanların akış yönü bize ö figürlerin sola doğru ilerlediğini vurgular.  Sarpedon bu eserde Hermes’ten bile daha kolosaldır, ana eksene yerleştirilmiştir. Ölü kralın ince işlenmiş saçları ve bant onun soylu kişiliğini, kapalı gözleri ölümü anlatır. Zaten Sarpedon Zeus’un oğludur, ancak annesi ölümlü olduğu için ölüme yazgılıdır.
    Eserde Hermes ana eksendeki diğer figürdür. Sarpedon’un taşınmasına refakat etmektedir. Bu onun Pyskopompos yani “ruhların taşıyıcısı” sıfatına uygun düşer. Sarpedon’un taşıyan kanatlı figürler ise gecenin çocukları olan Hypnos (uyku) ile  Thanatostur (ölüm) .
    Eserde entelektüel bir anlatım vardır. Bu konuyu bilen, İlyada’yı okumuş aristokratlara hitap eden bir sanatsal yaklaşım söz konusudur.
    Kraterde olay yine simetrik bir anlayışla resmedilmiştir. Uyku ile ölümün eğilişleri, Sarpedon’un yataylığına karşıt olarak Hermes’in dikliği, iki yanda bekleyen ölüye saygıyı vurgulamak üzere resmedilen kalkanlı savaşçıların eşitliği ressamın Pisagor öğretisine ne kadar bağlı kaldığının kanıtı ve bu öğretinin Platon öncesi sanatı ne kadar etkilediğinin göstergesidir.