13 Mayıs 2008 Salı

PHRYG DÖNEMİNDE MATER BETİMLERİ



Phryg Döneminde ( M.Ö. 950 – M.Ö. 330 ) Ana Tanrıça Mater ile ilgili yaklaşık yirmi adet yontu betim vardır. Bu yontular Phryg dinsel heykeltıraşlığının örnekleri olup ileriki tarihlerde Yunanistan’a ve Roma içlerine dek yayılacak olan Meter Kybele figürünün bölgesel kaynağını da ortaya koymaktadır. Ana Tanrıça kültünün kesin öğelerinden pek çoğu Phrygia’da geliştirilmiştir. Her şeyden önce Mater, Phryglerde ikonografik olarak betimlenen tek tanrıdır ve bu da onu özel bir konuma yerleştirmektedir. Diğer bir belirleyici özellik de Phrygia’nın pek çok yerine yayılmış bu kült anıtlarının yalnızca bu bölgeye özgü olmasıdır.

Phryg yazısı henüz tam anlamıyla çözülemediğinden tanrıçanın Phryg dönemindeki kültü ile ilgili epigrafik kaynaklar çok sınırlıdır.

“ Herhalde Eski Phryg dinideki yazıtlardan elde edilen en önemli bilgi, tanrıçanın Phrygçe adı olan Matar’dı. Bu ad, eski Phryg yazıtlarında 10 kez görülür. Bu sözcüğün kült cepheleri ya da kült nişlerinde mutlaka bulunması, bunun dinsel bir terim olduğunu belirtir.”[1]

Epigrafik olarak tanrıçanın adı ve sıfatlarından oluşan bir bilgiye sahip olmakla birlikte Ana Tanrıça ve kültü hakkında asıl bilgi kaynağımız arkeolojik verilerdir. Kültle ilgili zengin malzeme tüm Phryg kültürel etki alanına yayılmıştır. Burada dikkat çeken nokta Ana Tanrıça Matar’a açık havada, doğal oluşumlarda meydana getirilen anıtlarda tapınıldığının görülmesidir.Gordion’da yapılan kazılarda bile bir tapınak bulunamamıştır.

Fakat açık alanlarda meydana getirilen anıtlar (Yazılıkaya, Bitmemiş Anıt, Areyastis Anıtı, Aslankaya Anıtı, Bahşeyiş Anıtı gibi büyük fasatlar, Fındık Asarkaya, Küçük Kapı Kaya, Kumcaboğaz Kapı Kaya gibi küçük fasatlar, altar ve nişler) bize Phryg Ana Tanrıçası Mater’in, Phryglerce nasıl algılandığının da ipuçlarını verir.

“Ana Tanrıça betimleri birbirinin aynısı olan belli özellikler sergilemektedir. Bu durum tanrıçalarının nasıl görünmesi gerektiği konusunda Phrygialılar’ın temel bir kavramları olduğunu düşündürür. Her zaman olgun bir kadın olarak betimlenen tanrıça, başı, gövdesi ve bacakları tamamen önden gösterilmiş biçimde dimdik durur. Kolları genellikle gövdesi üzerine çaprazlama kıvrılmış olup, elinde çeşitli cisimler tutar. Bedeni yoğun kumaş kıvrımlarıyla örtülüdür: Boynuna dek kapalı, uzun kollu, uzun ve bol etekli, belde kemerle toplanan bir elbise giyer. Bol ve epeyce kalın kumaştan yapılmış bir giysiyle temsil edilen yontma kostüm, anatominin sezilmesine pek izin vermez. Tanrıça genellikle uzun,kat kat yükselen, polos denen bir başlık giyer. Bu başlıktan çıkan uzun bir örtü, tanrıçanın etek ucuna dek iner. Çoğunlukla bu örtünün bir ya da her iki ucu kemere sıkıştırılmıştır. Örtü o bölümde yatay pliler halinde tanrıçanın eteğinden aşağıya dökülür.”[2]

Phryg dönemi Ana Tanrıça betimlerini üç örnek üzerinde inceleyerek Tanrıçanın algılanışına dair daha somut bir bakış elde etmek ve atribüleri ile kıyafetlerini saptamak mümkündür.

1. BOĞAZKÖY MATER KABARTMASI:

Özellikle Phryg dönemi Ana Tanrıça betimlerinin incelenmesinde Boğazköy kabartması özel bir örnek oluşturmaktadır. Eser Büyükkale’deki Phryg yerleşmesinin kent kapılarından birinin yanındaki bir nişin içine konulmuştur. M.Ö. 6. yüzyıl başına tarihlenmektedir.

Eser 1.34 m. yüksekliğindedir ve kireçtaşıdır.Tanrıça iki yanında duran ve biri flüt diğeri lir ya da kitara çalan peştamal giymiş iki çocukla ayakta ve cepheden betimlenmiştir. Sağ eli biraz daha yukarıda olmak üzere iki eli de göğüste kıvrılmıştır. Tanrıça sol elinde nar olduğu Kurt Bittel tarafından tespit edilen bir cisim tutmaktadır.Tanrıçanın başında yüksek bir polos vardır.Vücudunun üst kısmında nar tutan eli dışındaki diğer parçalar restoredir.Etek kısmında ise belde bir kemerin varlığı görülür. Etekliğin sağ tarafı düz çizgiler halinde ayaklara kadar inmektedir. Sol kısmı ise ayaklara kadar uzanan bir örtü enine çizgiler oluşturacak biçimde kemerde toplanmıştır. Kıyafeti tanrıçanın vücut hatlarının görülmesine izin vermemektedir. Bu kostümün ikonografik şemasının M.Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda Güneydoğu Anadolu’daki Geç Hitit kabartmalarında betimlenmiş olan kadınların – hem insan, hem de tanrıça – kostümlerinden alındığı neredeyse kuşkusuzdur, çünkü elbisenin hem detayları, hem de yorumlanış stili Geç Hitit kadın figürlerine, özellikle de Kargamış ve Malatya’da bulunanlara çok benzer.”[3] Yüzündeki gülümseme de arkaik Yunan Korelerini hatırlatmaktadır. Akurgal bu kabartmayı kıyafeti yönünden, Phrygische Kunst (1955) adlı eserinde “öncü örnek” dediği Samos’tan Cheramyes Koresi ile karşılaştırmaktadır ve Boğazköy kabartmasını “batıdan kopan etki dalgasının ürünü” olarak değerlendirerek M.Ö. 6. yüzyılın ikici yarısına yerleştirir. Ancak giysilerindeki benzerliklere rağmen Boğazköy kabartmasının öncü örneğinin Cheramyes Koresi olduğunu söylemek, giysideki eksikliklerin ayrıntıdaki bir farktan kaynaklandığının öne sürmek Prof Dr. Fahri Işık’a göre pek doğru gözükmemektedir.

“ Aslında Kybele’nin giysisi bile, Akurgal ve Bittel’in buna öncü örnek” dedikleri Samos’tan ünlü Cheramyes Koresi’ninkiyle tamtamına uyuşmaz; köktenci ayrım, giysi parçalarının sayısında ve düzenlemesindedir. Çünkü İon yapıtında giysi üçlüdür: Chiton, enine şal ve arkayı saran uzun örtü. Buna karşın Kybele betilerinde bunlardan biri, dönemin İon giysili kadın yontularından en özgün olanı eksiktir; enine şal. Ve bu eksiklik ne “ayrıntıdaki bir farklılık” ne de Frigli yerel ustanın “İon örneğini yanlış algılamışlığıyla” açıklanabilir. Belli ki 6. yüzyıl 2. çeyreğinin bu türden İon ürünleri Orta Anadolu’nun Kybele ustalarınca görülmemiş bilinmemiştir.”[4]

Polos doğu asıllı bir başlıktır ve bu başlık Kargamış Kubabası gibi geç Hitit örneklerinde de görülebilmektedir.


2. ETLİK KABARTMASI:

M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen Etlik Kabartması tanrıçayı ayakta ve mimari bir cephe içinde kompoze edilmiş halde göstermektedir. Figürün sağ elinde şekli belirlenemeyen bir içki kabı vardır.Başında bir polos ve bu polostan aşağıya inen uzun örtü kemerine sıkıştırılmıştır. Tanrıçanın sol kolu da bu örtü kıvrımının altına girmiştir.Tanrıça merkezdeki bir dikme ile desteklenen eğik çatılı bir mimari kabartmanın içinde betimlenmiştir. Yapının sol duvarına aslan başlı, aslan kollu, insan – aslan karışımı bir yaratık işlenmiştir.Bu yaratığın sağ bacağı bir örtü ile kapalıdır ve tanrıçaya dönük durmaktadır.

“Frig Ana Tanrıçasının mihrabı, tapınağı, içindeki geleneksel resmi, burada Hitit düşüncesinin Eflatun Pınar gibi yapıtlara yansıyan tanınmış kutsal örgesiyle, başı üzerinde elleriyle güneş kursu taşıyan aslan – adamla çerçevelenmiştir. Ve bu olgu Frigler’in Güney doğu komşularıyla salt sanatta değil, dinsel inanışta da bütünleştiğinin bir kanıtıdır.”[5]

3. BAHÇELİEVLER ANITI:

M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen bu kabartmada da ana tanrıça ortadan bir dikme ile desteklenmiş eğik çatılı, tepe akroterli bir mimari yapının içinde ayakta durmaktadır. Yapının iki yan duvarı da meander motifleriyle süslenmiştir.Yüksek polos takan tanrıçanın uzun örtüsü geleneksel Phryg Ana Tanrıça ikonografisine uygun olarak sol taraftan kemerinin içine sıkıştırılmış ve enine çizgilerle kıvrımlar belli edilmiştir. Figür göğsüne doğru bükülmüş sağ elinde ufak bir içki testisi taşır. Bu testi sık kullanılan bir Phryg içki kabıdır. Yine göğsüne bükülmüş sol elinde ise bir alıcı kuş (şahin ya da atmaca) adeta zapt edilircesine tutulmuştur. Kuşun bu şekilde tutuluş şekli İon yontuculuğundan farklılıklar gösterir. İon heykellerinde kuşlar genellikle avucun içinde alttan tutulmuş şekilde gösterilir.

Tüm kabartmalarda Ana Tanrıçanın ayakta cepheden ve giyimli kompoze edildiğini, başında polos taşıdığını ve polostan inen örtünün kemere sıkıştırıldığını,kollarının göğüs hizasında bükülü olup elinde içki kabı, yırtıcı kuş gibi atribüler taşıdığını ya da yanında fantastik yaratıklarla resmedildiğini tespit edebiliyoruz.

Phryg yontularında değişmez atribüler, polos ve kemere sıkıştırılmış giysi olsa gerektir. Ana Tanrıçanın doğada yaşaması, doğanın anası olma özelliği ile vahşi hayvanlara hükmedebildiği düşüncesi de yontular da ifadesini bulmuştur.

[1] L. E.Roller, Ana Tanrıçanın İzinde (Homer Kitabevi, İstanbul 1994), s:81
[2] a.g.e, s.86
[3] a.g.e, s.86
[4] F.IŞIK, “Batı Uygarlığının Kökeni Erken Demir Çağ Doğu Batı Kültür Sanat İlişkilerinde Anadolu”, (Türk Arkeoloji Dergisi, s: XXVIII 1989 Ankara1989) s: 5
[5] a.g.m s:11

Hiç yorum yok: